ÇOCUĞUN HAYATI

Deniz FINDIK ( Yaş: 13  )

VKV Koç Özel İlköğretim Okulu

 

Çocuk sabahın erken saatlerinde uyandı. Canı kahvaltı etmek istemediği için evden her gün çıktığından biraz daha erken çıktı. Çocuk dışarı çıktığında daha henüz güneş dağlar arasından yavaş yavaş yükseliyordu. Gökyüzü turuncunun ve kırmızının her tonundaydı, sanki birisi eline pastel boyalar alıp boyamıştı gökyüzünü. En sıcak, en canlı renklere. Hava serindi. Çiğ damlaları arabaların üzerinde kırağılaşmıştı. Ağaçlar gövdelerini rüzgara siper ediyorlardı. Harika renklerdeki gökyüzü çok kısa bir zamanda yağmur bulutlarıyla kaplanıverdi. Çocuk şaşkınlıkla anlamaya çalışırken güneşin hızla yok oluşunun sebebini, ilk yağmur damlası düşüverdi çocuğun burnunun tam ucuna. Ilıktı su damlası. Kısa bir süre sonra bir damla da eline düştü, bir damla da yanağına... Yağmur olanca gücüyle yağmaya başladı çocuğun üstüne. Ağaçların yaprakları ıslanınca yeşilin daha pastel tonlarına büründü.

 Çocuk üşüdü ama evine dönemedi. Çok uzaktı evi geriye dönüp üstüne onu sıcak tutacak bir hırka alması için. En yakındaki üstü kapalı yere koşmaktansa çevredeki insanlar gibi, çocuk sokağın ortasına doğru koştu. Yağmurun kendisini ıslatmasına izin verdi. Üzerine yağarken yağmur, çocuk gülümsedi ve mutlu oldu. Diğer insanlar gibi değildi 0. Yağmurun kaçılacak bir tarafı yoktu. Üşümek de güzel şeydi. İnsan her zaman kendini sıcak tutsa o zaman ne değeri kalırdı ki zaten ısınmanın? Birden annesinin elini omzunda hissetti çocuk. Annesi onu eve götürdü. Biraz azarladı, aslında çocuğunun hasta olmasından korkmuştu kadın ama çocuğa bunu fark ettirmedi. Çocuğa yağmurdan kaçılması gerektiğini söyledi annesi.

 Yağmur yağdığı zaman kaçmaya karar verdi çocuk bundan sonra. Kaçtı o da kapalı yerlere yağmur yağdığı zamanlarda ve yağmurun altında duran çocuklara kaçmayı öğretti. Hatırlamadı bir zamanlar kendisinin de çok mutlu olduğunu yağmurun altında dururken. Ardından bir gün tamamen unuttu bir zamanlar yağmurun altına durduğunu.

 Çocuk bir süre sonra okula başladı. Okula giderken ayağına turuncu botlarını giydi çocuk, üstüne mor bir elbise giydi, eline kırmızı bir çanta aldı. İlk kez sınıfına girdi ve baktı çevresine. Herkes aynı giyinmişti. Kimse onun gibi şarkı söyleyerek; ''Günaydın'' demedi öğretmenlerine. Hepsi tek bir ağızdan melodisi olmayan, içten olmayan günaydınlarla karşıladılar öğretmenlerini. Yanlarına oturmasına izin vermediler çocuğun. Güldüler çocuğun kıyafetlerine ve davranışlarına. Çocuk neler olduğunu anlayamadan öğretmeninin sesini kulağında işitti. Öğretmen ona herkesin giydiği kıyafetlerden almasını söyledi, diğerleri gibi günaydın demeyi öğretti. Ertesi gün çocuk okula gittiğinde arkadaşları gibi günaydın dedi öğretmene. Kendisi gibi giyinen çocuklardan birinin yanına oturdu. Bu sefer kimse ters bir şekilde bakmadı ona. Kısa zamanda arkadaşlar edindi. Bir gün okula turuncu botlarla, mor elbiseyle ve kırmızı çantayla giren bir kız olduğunu fark etti. Kızın yanına oturmasına izin vermedi. O kız kendileri gibi günaydın demedi öğretmene. Çocuk kıza anlattı nasıl günaydın diyeceğini kendileri gibi ve ne giymesi gerektiğini söyledi. Fark etmedi ki çocuk bir zamanlar o kız gibi giyindiğini ve günaydınlarının İçten, şarkı gibi olduğunu. Kısa bir süre sonra da unuttu zaten o kız gibi giyinmeyi ve içten günaydınlarla karşılamayı öğretmeni.

 Çocuk okulu bitirince meslek sahibi olup iş aramaya başladı. İş ararken uğradığı yerlerde öz geçmişini kendi ağzından anlatmak istedi. Hayatının bitirdiği okullardan ibaret olduğunu düşünmüyordu. O sevdiği insanları da anlatmak istedi hayatının içinde, inandığı gerçekleri paylaşmak istedi işverenlerle. İşverenlerden biri dinlemek istemedi çocuğu. Kenara çekip özgeçmişini kağıda dökmesini, iki adet vesikalık resim ile odasına bırakmasını söyledi çocuğa. Çocuk eve döndü ve yazdı hayatını birkaç satıra, basit kelimelerle ve duygusuzca.

 Ertesi sabah çocuk sabahın erken saatlerinde uyandı. Güneşin gökyüzünü yine kırmızılara ve turunculara boyadığını fark edemedi. O sabah yine serindi hava. Çocuk üşümedi önceden yanına aldığı hırkayı giydiği için. Yine bir yağmur damlası düştü çocuğun burnunun ucuna. Çocuk hemen uzaklaştı sokağın ortasından, yağmur almayan yerlerden şemsiyesini açarak yürüdü ıslanmamaya dikkat ederek. Özgeçmişini vereceği yere giderken üzerinde herkesin giydiği gibi bir takım elbise vardı çocuğun. Elinde de simsiyah bir çanta.

 

İşverenin odasına girdiği zaman gülümsemeden; ''Günaydın'' dedi, ritmik ve alışılmış bir biçimde. Tüm duygulardan arınmış özgeçmişini bembeyaz bir zarf içerisinde masaya bıraktı. İki adet vesikalık resmini zarfın üzerine bıraktı ve çıktı binadan. Birkaç gün sonra gri bir zarfgeldi evine. İşi aldığım belli eden bir kağıt çıktı içinden.

 Çocuk işinde hızla yükseldi ve çok başarılı oldu. Bir süre sonra kendi işini kurdu.Yanında çalışmak için başvuran biri anlatmak istedi ona özgeçmişini sevdiklerini ve inandıklarım da ekleyerek. Oysa çocuğun yapacak çok işi vardı. İş arayan kişiye özgeçmişini yazmasını ve iki adet vesikalık resimle masasının üzerine bırakmasını söyledi ertesi gün.  Fark edemedi bir zamanlar kendisinin de özgeçmişini o kişi gibi anlattığım. Fark edemedi ki çocuk artık bir yetişkin olmuştu.

 Sonra çocuğun bir çocuğu oldu. O hatırlayamadı bir zamanlar kendisinin de bir çocuk

olduğunu. Çocuğunu kendisi gibi büyüttü.

 Aradan çok zaman geçti. Çocuk yaşlandı. Yaşlanınca fark etti yıllarım boşa harcadığını. Kimliğini kaybedip herkes gibi geçirdiğini anladı yıllarını birden. Sonra güneşin.gökyüzünü kırmızıya ve turuncuya boyadığı bir sabah dışarı çıktı. Hava serindi. Ayağına turuncu botlarını ve mor elbisesini giydi. Bir ''günaydın'' şarkısı söyleyerek sokağın ortasında durdu, üzerine ılık yağmur damlaları hızla düşerken. Sonra çevredeki insanlara anlattı hayatım içine duygularını da katarak. Onlara kendileri olmalarım söyledi, çevredeki insanların herkesi kendileri gibi yapmaya çalıştığını açıklamayı denedi. İnsanların hızla kimliklerini kaybettiklerini düşünüyordu 0, ama dünyadaki herkes kendi başına bir şahıstı ve farklı yaşamları vardı. Son olarak ekledi çocuk biraz hüzünle, unutmamalarını söyledi onu şaşkınlıkla dinleyen herkese, bir zamanlar şimdi yapılmaması gerektiğini söyledikleri şeyleri yaparak mutlu olduğunu.