KURTULUŞ SAVAŞI ÇOCUKLARI

MERT ORDAY

Özel Marmara Ortaokulu

      Mehmet, Kurtuluş Savaşı döneminde yaşayan yoksul bir çocuktu. Yoksuldu belki ama küçücük evlerinde anne ve babasıyla mutluydu. Çocukça umutları, hayalleri arasında silahlara, toplara, tüfeklere, açlığa ve tutsaklığa hiç yer yoktu. Herkes gibi insanca yaşamak, özgür olmak ve mutlu olmak istiyordu. Derken SAVAŞ iyice kendini göstermeye başladı.

       Savaşın seyrini o ve ailesi korku içinde izliyor, vatan için kaygılanıyorlardı. Çünkü düşman çok, imkanlar yetersizdi. Ama o günlerde bile hiç akıllarına gelmezdi gün gelip asker olacağı Mehmet’in.

      Önce babası gitti cepheye. Vatanın kurtulması için kahramanca çarpıştı. Babasının şehit olduğu haberi gelince Mehmet ve ailesi perişan oldular. Gün geldi çocuklar da askere alınmaya başladı. Vatanın kurtuluşu için böyle olması gerekiyordu. Kurtuluş Savaşı çocukları, kalemlerini, defterlerini ve çok sevdikleri oyuncaklarını bırakıp birer birer askere gitmeye başladılar. 15 yaşındaki Mehmet de onlardan biriydi yalnızca…

       Tüm yurtta olağanüstü bir direniş vardı düşmana karşı. Mustafa Kemal önderliğinde toplanan tüm vatanseverler genç, yaşlı, çocuk demeden vatan toprakları uğrunda savaşıyor, canını veriyordu. Düşmanlar dört bir koldan vatan topraklarımıza saldırırken, yokluklar içindeki Türk askeri soğuğa, açlığa, cephanesizliğe rağmen, vatanın kurtulacağına olan inancını hiç yitirmeden kahramanca çarpışıyordu.

        Mehmet’in cepheye alışması kolay olmadı. Annesini, evini, sıcacık yatağını, yoksul sofrasını özlüyordu. Çok korkuyor ve üşüyordu,. Şimdi elinde silah yerine kitabı olmalı, tıpkı bir çocuğun yapması gerektiği gibi kitabını okuyup uykuya dalmalıydı Mehmet. Ama vatan kurtulmadan imkânsızdı bu.

        O zor günlerden birinde, Osman adında bir çocuk katıldı cepheye.  Çok zayıf, çelimsiz ve ürkek bir çocuktu. Kısa zamanda arkadaş oldular Mehmet’le. Omuz omuza birçok yerde vatanları için ölesiye savaştı ağzı süt kokan iki arkadaş. Yine bir gün düşmanla yaptıkları amansız çatışmaların birinde zavallı Osman ağır bir yara aldı. Bütün tehlikeleri göze alarak koşarak yanına gitti Mehmet, hemen elini tuttu arkadaşının. Osman zar zor nefesini toparlayarak: “Şu an nerede olmak isterdim biliyor musun “diye sordu Mehmet’e. Mehmet: “Nerede ?” dedi Mehmet yaşlı gözlerle. Osman son bir gayretle gülümsedi: “Annemin kucağında” dedi.  Mehmet hıçkırıklara boğulurken Osman’ın cansız bedenini kucakladı. Şöyle dedi ona: “Vatanın kucağındasın artık benim kahraman arkadaşım.”

        Kurtuluş Savaşı boyunca daha yüzlerce, binlerce çocuk annesinin kucağından kopup vatanın bağrında sonsuz uykulara daldılar. Mehmet kaybettiği her arkadaşın acısıyla büyüdü, daha sıkı sarıldı namlusuna. Günler ayları, aylar yılları kovaladı.

             Cephede Mehmet’in yiğit bir komutanı vardı. Adı Serdar Ali idi. Komutan Serdar Ali, bir gün Mehmet ve arkadaşlarını topladı : “Yiğitlerim” diye seslendi onlara. “Kahramanca çarpıştık, çok zor günler geçirdik, sevdiklerimizi kaybettik. Ama sonunda düşmanı yurdumuzdan attık. Zafer bizimdir. Sizlerle gurur duyuyorum evlatlarım.” dedi onurlu bir ses tonuyla. Mehmet kulaklarına inanamıyordu. O çocukken başlayan savaş sonunda sona ermiş, vatan kurtulmuş, Mehmet de büyümüş bir yetişkin olmuştu artık. Cepheye onunla birlikte gelen çoğu arkadaşı canlarını bırakmışlardı orada. Mehmet çocukluğunu bırakmış çok muydu?

         Mehmet, cephede ve cephe gerisinde savaş gerçeği ile yüzleşen bütün çocuk kahramanların adına guru duydu. Annesinin giderken eline yaktığı kına silinmişti ama kulağına söylediği türküler, yüreğine işlediği kahramanlık destanları zihninden silinmemişti ve silinmeyecekti. Hatta artık o destanların kahramanlarından biriydi. Mehmet, yaşadığı süre boyunca unutmadı vatanını. Aşıladı çocuğuna, torununa vatan sevgisini. Aydındı artık Türkiye. Mehmetlerin torunları biliyordu artık: Atatürk’ ün de öğütlediği gibi aklın ve bilimin önderliğinde ülkemizi daha çağdaş bir ülke yapacak çalışmalara imza atmak gerektiğini ve biliyorlardı Mehmetlerin silahlarıyla yaptıklarını bugün kalemle kitapla yapılması gerektiğini.