SENSİZ

LÜTFİYE MENEKŞE PERK

İstek Acıbadem Koleji

 

            Akdenizin yumuşak dalgaları, kıyıya yavaşça çarpıyordu. Severdin bu sesi, dalgaların sesini…

            Özlemim…

            Bu iskeleyi birlikte keşfetseydik keşke. Tek başıma bu gıcırdayan ahşabın üzerinde oturmasaydım. Birlikte sallandırsaydık ayaklarımızı hafifçe çalkalanan denize.

            En çok Akdenizi severdin, onun sıcacık suyunu… Her tatilde gideceğimiz yer belliydi, Akdenize kıyısı olan bir yer. Ne kadar söylenirdim o zamanlar, ne kadar direnirdim Antalyaya gitmemek için.

            Kavga etmiştik, çok iyi hatırlıyorum. İlk ve son kavgamız… Ne kadar saçma bir şey yüzündendi, o papatyalı tacı almadığım için küsmüştün bana. Pişmanım, biliyor musun? Sana o tacı almadığım için çok pişmanım. Eğer sorarsan, neden her hafta papatyalı taç bırakıyorsun bana diye sorarsan bil ki telafi etmeye çalışmıyorum. Keşke o tacı bir kez olsun soğuk mezar taşlarında değil de gür kahverengi saçlarında görebilseydim ama…

Üşürsün sen şimdi o mezarda. Çok çabuk etkilenirdin soğuktan. Kollarımın arasına girerdin üşümemek için. Sıkı sıkı sarılırdım sana. Ama şimdi, seni kim ısıtacak Özlem?

            Yıldızları çok severdin. Kahverengi gözlerin ışıldardı yıldızları gördükleri zaman. Küçük parmaklarınla gösterirdin yıldızları. İncecik sesinle heyecan içinde konuşurdun.

            Bak abla! Yıldızlara bak. Ne kadar güzeller, değil mi? Yıldızlara gitmek istiyorum, onları görmek istiyorum. Sen de benimle gelir misin?” Tereddütle konuşurdum. Senden daha büyüktüm sonuçta, az buz değil, sen beş yaşındayken ben on ikiydim. Daha gerçekçiydim senden.

            Biraz fazla uzak değiller mi?” diyerek seni kırmamaya çalışırdım.

            Abla…” diyip dudağını bükerdin.

            Ama abla, sen benim yanımdayken hiçbir yer bana uzak değil!” Sıska kollarınla bana sarılmaya çalışırdın beceriksizce.

            O zaman söz ver bana Özlem, birlikte gideceğiz yıldızlara.”

            Söz! Seni asla bırakmam.” Tutmadın sözünü. Hani birlikte gidecektik yıldızlara? Hani beni bırakmayacaktın?

            Hiçbir şeyi anlamadın, bir oyun gibi geliyordu sana her şey, bütün o tahliller, ilaçlar, doktorlar, nakil listeleri…

            Nakil gerek, dedi doktorlar. Ancak nakil yoluyla kurtulabilirdin.

            Sevinmiştik. Yeni bir umut doğmuştu senin için. Yeniden koşabilecektik birlikte, tekrar mutlu olabilecektik. Ama

            Ameliyatı karşılayamazdık.

            Yardıma ihtiyacımız vardı, kimse yardım etmedi. Başlattığımız kampanyalardan hiçbir sonuç elde edemedik. Kampanya başlatamadık bile. Ne çevremiz vardı ne de tanıdığımız. Televizyona çıkan çocukları görüyorduk ama sen onlar kadar şanslı değildin. Birini izletiyorlardı ve insanlar ona yardım ediyordu. Peki, ya onun kadar şanslı olmayan, televizyona çıkamayan diğerleri? Ya sahne arkasında kalan diğerleri?

            Sen onlardandın, şanslı olmayanlardan; insanların bilmediği, görmediği…

            Devlet yardım etmeliydi sana, ilaçlarını getirmeliydi mesela. Ameliyat bu kadar yüksek bir ücrette olmamalıydı. Ama hiçbiri olmadı.

            Seyrediyordum, günden güne gözlerimin önünde tıpkı bir yaz çiçeği gibi soluşunu izliyordum. Yıldızları seyretmek için dışarıya çıkacak gücün bile kalmamıştı. Pencereyi açardım senin için. Ay ışığı, içeri dolardı. Bir an için her şeyi unuturdun, her şeye rağmen yüzündeki gülümsemeyle yıldızlara bakardın.

            Bir gün, doktorları annemizle konuşurken duydum. Artık yaşamaz, dediklerini duydum sadece. Sonrası… Nasıl gittiğimi bile hatırlamıyorum. Bir umut, hep bir umut vardı içimde. Tekrar Akdenizde beraber yüzeceğimizi hayal ederdim.

            Abla…” diye mırıldanıp elimi tuttun o gün. Göğsün zorlukla inip kalkıyordu. Fark etmiştin, ters giden bir şeyler vardı. Hızla bir doktor, yanda duran anlamadığım değerlere bakarken sen gözlerime bakıyordun. Korkuyorum, der gibiydin.

            Korkma. Şimdi yıldızlara gideceksin.” diye güçlükle fısıldadım. Rahatladın biraz daha. Son kez gülümsedin ve gözlerini kapattın.

            Yandaki makineden korkunç sesler geliyordu sadece, bir de annemin çığlığı…

            Söz vermiştin bana, beni bırakmayacaktın.

            Neden yıldızlara gittin Özlem? Yanında değilim senin, uzağım sana. Sözünü tutmadın.

            Yıldızlar ısıtıyordur seni. Halbuki ben olmalıydım yanında, üşüdüğünde kollarımı sana sarmalıydım.

            Biliyorum, el sallıyorsun bana yıldızlardan.

            Bak, ben de el sallıyorum sana.